Eski zamanların futboludur Gladyatör dövüşleri. İnsanların kafasından yaşadıkları geçim sıkıntılarını, devlet erkanı arasında dönen entrikaların sokağa yansıyan dedikodularını, haksızlıkları unutturur; ve devleti böylesine bir şov hizmeti sunabildikleri için yüceltirdi. Tıpkı günümüzün futbolu gibi, sadece biraz daha küçük kitlelerin afyonuydu dövüşler.
İşte bu sebeple Galatasaray gibi her fırsatta bu milleti onurlandırmayı başarmış, kimi zaman ülkemizin temsiline diplomatlardan çok fayda sağlamış, sporun her alanında dünya lideri olmayı kafaya koymuş bir takımın stadyumuna Arena adı verilmesi sadece manidar değil, aynı zamanda mesaj kaygılıdır da zira malum, dünyanın en yetenekli gladyatörleri bile Arena'da aslanlara yem olmaktan kurtulamamıştır.
Dün gece de, yine bu ve benzeri mesajların barkovizyon gösterileri ile empoze edilmesiyle başladı. Tepkili miyim? Asla. Klüp inanılmaz güzel gösteriler hazırlamıştı, her organizasyonda olabilecek ufak tefek aksaklıklar dışında hiçbir sorun yoktu. Hatta bugünkü yazımda eleştiri namına yazabileceğim tek şey; stadın aslında %100 değil, %90 hazır olmasıdır diyordum ki...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın stada teşrif ettiği anonsu duyuldu. Islıklayan da vardı, alkışlayan da. Diğer tribünlerden nasıl duyulmuştur bilemiyorum ancak benim oturduğum yerde ıslıklama ve yuhalamalar, alkışlamalara denk nitelikteydi. "Hayır canım saygısızlık edilmiştir" diyenlere Ajax ataklarında yapılan demoralize amaçlı ıslık ve yuhalamaları hatırlatırım, ne akustikmiş arkadaş resmen sesin fiziksel baskısını beynimde hissettim, mengeneyle sıkıştırılmışcasına. Kısacası başlangıçta yapılan protesto içerideki insanların %100ünü kapsayan bir protesto değildi, %20 bilemedin %25 oranındaydı ki Hakan Şükür sonrası cemaatçi tayfanın gözbebeği haline gelen bir klüp için gayet normal bir orandı.
Derken TOKİ'nin hazırladığı video gösterilmeye başlandı. Lütfediyormuşcasına kurdela üzerine kurdela kesen bir başbakan portresi çiziliyordu ve işte böylesine güzel bir açılışın siyasete malzeme edileceğinin ilk sinyalleri orada alındı. Babamın biletiyle gittiğim için oturduğum tribündeki yaşlı oranı çok fazlaydı zira etrafımız klüp üyeleriyle doluydu ve çoğunluğu Galatasaray mezunu olan, 40 yaş üzeri bu insanlar bile yuhalamasa da "nıç nıç nıç" sesleriyle tepki göstermeye başladı. Haklılardı da, futbol dostluk, futbol kardeşliktir diye senelerce taraftar kavgalarını engellemeye çalışan devlet, resmen hükümetin piyonuymuşcasına gövde gösterisi yapıyordu. Yine de protestoların genel oranı en fazla %35, %40 seviyesine tırmanmıştı ki...

Toki başkanı Erdoğan Bayraktar konuşmasına başladı. En rütbeliden, rütbesize doğru sıralama yaptığı bir hitapla başlayan konuşma gözümüze normal görünmüştü, dinliyorduk. Birden kulaklarımdan şüphe etmeye başladım "Galatasaray Klübü gemişte ASY konusundaki kira yükümlülüklerini yerine getirmemiş..." ifadesini duyduğumda aptallıkla yalakalık arasında hiçbir sınır bulunmadığına kanaat getirdim. İşte bu cümle sadece klübü değil aynı zamanda daha yeni vefat etmiş, taraftarın gönlünde taht kurmuş Özhan Canaydın'ı da eleştiriyordu, klübün ve taraftarın bir başbakan uğruna harcanabilir olduğunun altını çiziyordu. Sonrasını çok net hatırlayamıyorum, bir ağız dolusu küfür ettim yanımda babamın olmasına aldırmayarak. Trafikte bile en fazla "salak" diye bağıran babamın cinsel yetilerine dair ağır küfürler ettiğini duydum, etrafıma baktığımda bütün o ağır davranması gereken, yaşlı üyelerin ayağa kalkmış ağız dolusu sövdüğünü gördüm. Bir yandan Ultraslan, konuşmayı piç etmek adına alakasız tezahüratlar etmeye başladı, öbür yandan Bayraktar sesini duyurabilmek için bağırmaya başladı ve konuşmanın ortalarına gelindiğinde içeride oturanların yarısı dışarıya sigara içmeye çıkmıştı o rezilliğe daha fazla katlanmamak için.
Kendisi de Galatasaraylı olan, TOKİ başkanlığı gibi bir mertebeye gelebilecek niteliğe sahip bir adamın o laflar karşısında en aristokrat insanın bile belden aşağı küfürler edebileceği noktaya geleceğini tahmin etmiyor olacağı düşünülemez. Bunu saf ve naif bir biçimde başbakanı savunmak olarak görmek, oradaki taraftara hakarettir. Tıpkı Davos olayında olduğu gibi "bakın başkanınız bile çıktı özür diledi sonrasında" demek ise artık naiflik bile değil, geri zekalılıktır kimse kusura bakmasın. Taraftar orada siyasi bir tepki değil, güzel bir gecenin siyaset ile ilişiklendirilmesine bir tepki göstermiştir. Osuruk bile siyasidir ancak bir stadyum açılışını hükümet propagandası haline getirmek de yüzsüzlüktür, densizliktir, klübe ve taraftara hakarettir.
Görüyorum ki bazı aklıevveler "ya ne olacağdı benim vergilerimle yapıldı" orası diyebiliyor. Onlara ASY arazisine yapılacak AVM'den kimlerin fayda sağladığını hatırlatmak dahi istemiyorum. Muhatap aldıklarımın zeka seviyesinin bu derece düşük olabileceğini ihtimaller dahilinde tutmak şahsıma hakaretim olur. Hatırlatmak istediğim tek şey şu; o stadyum uluslararası arena da senin gurur kaynağın olacaktır. Nasıl ki UEFA kupası finali Şükrü Saracoğlu'nda oynandığında Fenerli olsun ya da olmasın bütün ülke bununla gurur duyabilme yüceliğini gösteriyorsa, Dünya standartlarına uygun olarak yapılmış bir başka stadyum da bu ülkenin milli gururu haline gelmelidir.
İşte bugün insanlar stadyum içerisinde henüz çalışmayan plazma televizyonları, maç çıkışında 40bin kişinin 2bin, 2bin metro ile bilmemkaç seferde izdiham altında evine gitmesini, telefonların çekmemesini, kokteylde sunulan patlıcan kızartmasının lezzetsizliğini konuşmak yerine açılışın nasıl siyasete alet edildiğini konuşuyorsak bu açılışı yapanların terbiyesizliği ve basiretsizliğidir. Açılışta böyle bir rezalet yaşanmasına rağmen basın bunu oğru düzgün yazamıyorsa; bu hükümet yalakalığının ve hükümet korkusunun tavan yaptığı anlamına gelir. Galatasaraylı ya da değil, bu ülkede yaşayan her vatandaş bu durumdan rahatsız olmalıdır, olabilme basiretini göstermelidir.

kendi çekmediğim resimler için twitter'dan ftw1905 mahlaslı arkadaşımıza teşekkür ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder