8 Ocak 2008 Salı

türkiye

vatanim.

sevgili gibi tipki, anne gibi, baba gibi, kardes gibi, dost gibi. bildiginiz tum kelimeleri kullanip hakkinda onlarca sayfa yazi yazsaniz az gelir. sirf bu vatani anlatmak icin onlarca dil ogrenebilirsiniz, gunlerce hic susmadan konusabilirsiniz hakkinda. yazsaniz da, konussaniz da, besteleseniz de, cizseniz de altindan her daim tek kelimelik bir cumle cikar: vatanim.

ne ask gibi, ne sevgi gibi, ne saygi gibi, ne arzu gibi, ne ozlem gibi, ne hirs gibi, ne kin gibi. bu vatana beslenen duygu dunyada sozcuklere dokulebilmis tum duygulardan daha guclu, daha asil, daha saglam, daha koklu, daha yeni, daha eski.

hic bu ulkeyi terk ettiniz mi bilmiyorum. 3-4 gunlugune de olsa terk edenlerin beni anlayacagini umuyorum sadece.

ne yemekleri, ne dili, ne insani, ne kokusu, ne havasi, ne topragi ne de fiziksel hicbir sey degil bizi bu ulkeye baglayan. tum bunlarin bir araya gelistirip olusturdugu o ifade edilemez sey beni buraya baglayan. o ulkeye gittim, bu ulkeyi gezdim ot bok pusur, 1 hafta, 10 gun, 1 ay, 1 yil. uzak kaldim iste vatanimdan, her seferinde "korugu opecem lan ucaktan inince" dedim, daha ucak florya sahilinin uzerindeyken, inmeye calisirken aglamaktan komaya girdim. her terk edisimde sarsila sarsila "gitmek istemiyorum" cigliklariyla agladim.

ulkemden binlerce mil uzaktayken dalgalanan baska bir ulkenin bayragini gordugumde agladim. aylarca ulkem insanimi goremeyip havaalaninda bavul tasimaya calisirken bir refleks "agzina siciim" dedikten sonra yanima kosup "may i help you" yerine gulumseyerek "yardim edeyim mi" diyen adama sarilip hickira hickira agladim. o x ulkenin guleryuzlu, yardimsever, kibar polisi bana kimlik sordugunda nufus cuzdani yerine pasaport gosterdigimde agladim, ulkemin yuzume bile bakmayan polisini tercih ederdim.

sokaklarda uzerinde "istanbul" yazan t-shirtu gorup, gulumseyerek arkamdan bozuk bir aksanla "merhaba" diyen adami gorunce gururlandim. en alakasiz adam uzerimdeki formayi gorup "galatasaraaay" diye ciglik attiginda gururlandim.

kahve icmek icin gittigim kafede türkçe konuştuğumu duyunca uzerime cullanan, "sana değil insan, 1 cent bile emanet etmem" diye bağıran ermeni yuzunden kelimeler bogazima dugumlendi. "senin degil, benim degil, o topraklar ikimizin de, atalarimiz yuzyillarca beraber yasadi kardes kardes" diyebilmek icin canimi bile verirdim ben orada. ya da turk oldugumu duyunca "ben de selanikliyim, ataturk'unuzle hemseriyiz" diyen rumun da boynuna atlamak isterdim, ama iste hep kelimeler dugumleniyor insanin bogazinda.

daha da kotusu disina cikmadan anlayamiyorsun bu ulkeyi sevdigini. 20 yasina geldim anca anlayabildim neden gurbettekilerin bir avuc vatan topragiyla gomulmek istediklerini. ya da topragi opmenin gercege nasil dokulebildigini yeni gordum ben.

kirli siyasetiyle, boktan ekonomisiyle, gelismemis teknolojisiyle, odun insanlariyla, gencliyle, yaslisiyla, turkuyle, kurduyle, ermenisiyle, rumuyla, cerkesiyle, alevisiyle, sunnisiyle, yahudisiyle, ortadoksuyla, sagcisiyla, solcusuyla, dogulusuyla, batilisiyla her seyiyle bu vatani neden bu kadar cok sevdigimi, sevebildigimi anlatmak isterdim size. ama basta da dedigim gibi bunu sayfalarca anlatsam kelimeler yetersiz, ugruna besteler yapsam notasi eksik, tuvale doksem renkler kafi degil, heykelini yapsam orani tutturamam...

tek kelimeyle.

turkiye.

vatanim...

Hiç yorum yok: