14 Eylül 2010 Salı

Hayvanlara Yapılan Şiddet ve Tecavüze Dur Diyebilmek Zor Değil

Uzun zamandır yazmıyordum zira son 1 aydır düzenli olarak vaktimi ayırdığım çok önemli, çok hassas bir konu var. Hayvanlara yapılan şiddet ve tecavüzün engellenebilmesi.

Açıkçası Tuna Arman'ın eylemine ilk katıldığımda durumun bu derece vahim olduğunu ben de bilmiyordum. Kedi kesen 15 yaşındaki kızlar ve kırsal bölgelerde at, eşek, köpek gibi hayvanlarla cinsel ilişkiye giren erkekler ve bir de zoofili hastalarından ibaret sanıyordum. Oysa durum gerçekten vahimmiş, sokakta imza toplayarak geçirdiğim bir ay sonrasında üzülerek söyleyebilirim ki, bu sapıklar gerçekten içimizdeler!

İlk bir kaç gün boyunca henüz eyleme katılan diğer arkadaşlarla samimi olmadığımdan gözlemleyebildiğim tek şey halkımızdaki tavana vurmuş inkar yeteneğiydi. Benim 15 yaşında veletken bildiğim eşeğe tecavüz durumuna bile inanmıyorlardı. Gösterilen resimler onlar için fotoşok hilesinden başka bir şey değildi. Bizler rant peşinde koşan, bir avuç "sözde" hayvanseverdik sokaktakiler için.

Zamanla yoldaşlarımızla daha samimi oldum ve çok daha vahim şeyler öğrenmeye başladım. İmza toplayan bazı arkadaşlarımıza "ben de yaptım ne var" tepkisini verenden tutun da, kendini hayvansever ilan edip, hayvanseverliği tekeline aldığını zanneden bir takım akıl hastaları da aramızda geziyordu. Evet, biz de normal insanlar sayılmazdık, çoğumuz varını yoğunu barınaklara harcayan, bu uğurda doğru düzgün bir gelecek birikimi bile yapamamış insanlardık ancak toplumda bu kadar ruh hastasının olması bizleri normal kılıyordu.

Eşi boşanmak istediği için karısına ve kızına silah çeken, onları vurmaya çalışırken ailenin köpeğini öldüren babalar mı ararsınız, bir zamanlar eşekle halvet olup ilkokul çocuklarına öğretmenlik yapanlar mı!

1 ay boyunca anlayamadığım tek şey, sokakta imza istediğimiz bazı insanların neden bize "ben de yaptım", "tecavüz mü hihohoa", "ben hayvan beslemiyorum, banane" gibi tepkiler verdiğiydi. Bu sözleri sarf edenlerin surat ifadesindeki değişmeyen tek şey, zavallılıklarının bir resmi olan ukalalıktı. O kadar bencil, o kadar ukalalardı ki; ben açıkçası daha doğru düzgün hayata adım atmadan gelecek nesillerimiz için ciddi anlamda endişe duydum. Açıkçası, benim hayvanlara değil işkence ve tecavüz; kötü söz söyleyen bir çocuğum olsa, akli melekelerinden şüphe eder, bir psikologtan randevu alırım oysa insanlar bunu yapanların varlığını kanıksamış durumdalar. Toplumca tecavüzü bile bu derece kanıksıyorsak; Türkiye zannedildiği gibi iyi insanların değil, yüreği fesatlıkla dolmuş ahlaksızların yaşadığı bir ülke haline gelmiş demektir.


"Hayvanları boş verin, bu ülkede insan hakları yok, onun için ne yapıyorsunuz" diye bizlere çemkirenler ise bambaşka bir alem. Muhtemelen, insanlığa yaptığı tek katkı işine gidip Solitaire oynayarak para kazanmak ve sadece dini sebeplerle - din de bir motivasyondur ancak bütün dinlerin ortak motivasyonu insaniyet namına içten gelerek iyilik yapılmasıdır, emir üzerine değil - fakir fukaranın önüne kurtlanmış baklagil atmak olan bu insanların; bizlerin hayvan hakları dışında yaptığımız çalışmaları bile bilmeden gelip çemkirmesi kanıma dokunamıyor bile, beni sadece üzüyor.

Dediğim gibi sadece sokaktaki insan olsa yine iyi. İnanın, kendini hayvansever ilan eden ve hayvan hakları derneklerince gayet iyi bilinen bazı insanlar bu duruma sadece kayıtsız kalmıyor, aynı zamanda ruhlarındaki bütün çirkinliği de iyi niyetiyle her gün oraya gelen; ortak
tek noktası insanlık namına güçsüzü korumaya çalışmak olan bizleri rantla, reklamla suçlayabiliyor. Ben bir insanın ruhu nasıl bu kadar kirlenebilir, beyni nasıl bu kadar fesatlaşabilir, anlayamıyorum. Konuşamayanın dili olmak için verdiğimiz bunca emek, nasıl 3-5 densizin ağzında böylesine çirkinleşebilir, aklım almıyor.

Üzerimde Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi'nden Madde 9'un yazılı olduğu bir t-shirtle oturuyorum. Sokaktan geçen vatandaşa Türkiye'nin bu kanunu çıkarmakla yükümlü olduğunu anlatıyorum, vatandaş bana bütün bu uluslararası anlaşmaların BOP'un bir parçası olduğunu söylüyor. Öyle ya da böyle imzalanmış bir anlaşmanın şartlarını yerine getirmek zorunda olduğumuzu, anlaşmaların anayasamızdan bile üstün olduğunu söyleyince de devlete, hükümete, anayasaya hakaret eden ben oluyorum.

Ancak, anladım ki bu halkın en büyük sorunu cehalet değil. Bizler inkar etme üstadı olmuşuz adeta, ne cehaletimizi kabul ediyoruz ne de yapılan kötülüklerin varlığını.

Bütün bunlardan sonra ise aklımda maalesef tek bir düşünce kalıyor:
müstehak bize!

Biz bu hale tembelliğimizden, üşengeçliğimizden, bencilliğimizden geldik ve bu böyle devam ettiği sürece daha da beterini hak ediyoruz halk olarak.

Tek temennim, bizlere destek verenlerin bu kirlenmiş insanları görüp, vazgeçmemesi. Bir avuç insan da olsak sonuna dek devam etmeli ve bu dünyaya olan borcumuzu bir şekilde ödemeliyiz!



Dipnot: Eylem 3 Ekim'e dek sürecek, 4 Ekim'de de imzalar bizzat Tuna Arman tarafından başbakanlığa teslim edileceklerdir. Kişisel olarak katkıda bulunmak için www.doslarimizicin.com adresinden eylemin hangi şehirde nerede sürdürüldüğüne dair bilgi alabilir, imza formlarının çıktısını alarak çevrenizden de imza toplayabilirsiniz.

4 yorum:

tunaarman dedi ki...

emegine kalemine saglık BAŞARACAGIZ EMİNİM

Witchorexia Nervosa dedi ki...

sağol ablacım
asıl senin emeğine sağlık ki hala hem hepimizi koruyor hem de dimdik durabiliyorsun

Adsız dedi ki...

Bende mersinde yaşıyorum ve imza formunu çıkartıp imza topladım fakat hangi adrese yollayacağım hakkında bilgi verirseniz en kısa zamanda formları elinize ulaştırırım tşk ederim.

Witchorexia Nervosa dedi ki...

www.dostlarimizicin.com adresinde mevcut olması lazım.

Tuna Arman Cendereyolu No 27 Kagıthane ,İstanbul