17 Temmuz 2010 Cumartesi

Bilkentsel Dönüşüm


Donusumler vardir, insanin hayatinda bir adim daha ilerlemesiyle, o adimla birlikte paket program icerigi olarak gelen. Biz de ladina lise denen ergen cehenneminden cikip bir baska ergen cehennemi olan universiteye adim attik. Ama baslik bilkentsel, hatta bilkentin namina yarassin diye ingilizce bir title (!) da ekledim yanina, Kafka'ya selamlar olsun.

Klasiktir, universiteye baslarsin, onundeki isim ne olursa olsun ilk yapacagin sey kendi ortamini hazirlayip sosyallesmektir. Ister inek ol, ister kuru gurultu, ister caylak ol, istersen de ortam pici, kendi capinda bir ortam hazirliyorsun. Cevrene senin gibileri doldurup onlarin arasinda sivrilme cabasi icine giriyorsun. Kimi zaman bu bir disi icin, kimi zamansa not icin oluyor ama sonucta oluyor. Universitenin adindan bagimsiz dedim ya hani, hakikaten ister Sutcu Imam, ister Bilkent fark etmiyor. Sonrasinda okudugun bolumle de ilintili olarak daha saglikli cinsel tecrubeler yasamak adina kendine hedefler belirliyorsun. Eger optimist geri zekalinin tekiysen bu senin icin asla ulasilmayacak hedefler oluyor ve suratinin cografi tanimi obruk platosundan oteye gitmiyor. Ha yok pessimist sapsalin tekiysen, hedef de seni hedef olarak belirlese bile beceriksizligin yuzunden tek fark edebildigin gulumseme aynadaki suretin oluyor. Oportunist hiyarin tekiysen hedef beklentilerini minimuma cekip iki bacaginin arasinda tercihine uygun uzvu bulunduran herkesi hedef belirliyor, ne duserse kasigima diyerek bekliyorsun. Adam olamiyorsun o ayri... 1, 2 (kimileri icin bu son durak tabii), 3 derken son sinifa da geliyor eger biraz sansliysan yasina anlam katacak olan sevda kollarinda, diploman imzalanmasi icin rektorun masasinda bekliyorsun. Bir yandan cvni renkli gostermek icine yapilan anlamsiz aktiviteler, bir yandan ekonomik krize direnip is arama cabalari, is bulamazsam diye arastirilan master programlari falan derken kafana kepini, omuzlarina cubbeni, eline diplomani cekiyorlar. Elveda universite, hos geldin yeni adim.

Su ana dek anlattiklarim universite fark etmeksizin her universiteli gencin 4 yillik surec icerisinde genel olarak yasadiklari. Tabii kimi zaman ekstrem vakalar da olabiliyor, okuldan atiliyorsun, ayrilmak zorunda kaliyorsun vs. vs. ama cogunlugun yasadigi olaylar benim anlattiklarimdir. Iste herhangi bir universitede bu rutini renklendirmek adina bahar senliklerinde cozutmak, gunesi gorunce cimlere serilip gitar resitali icra etmek, degisik kopya yontemleri ile okul tarihine adini yazdirmak ve benzeri aktiviteler icine girdigin de oluyor ama onlar bile bir rutin. Inanmiyorsaniz acin Eksi Sozlugu bakin, sizi nasil genellemisler gorun.

Basliktan mutevellit burada Bilkentin farklarini anlatmami bekliyorsunuz, eh o halde bu kadar laga luga yeter. Daha oncesinde elime kuru boyalari aldigimdan beri ozel okullarda okumanin getirdigi rahatlikla, Bilkente ilk geldigimde "n'oluyo lan" demedigimi ifade etmek isterim. Yani zenginligin bonusu olarak gelen bir cok absurdluk benim icin normaldi, gormedigim seyler degildi. Bana asil absurd gelen Istanbul ile Ankara arasindaki 550 kilometrenin populer akimlar uzerindeki inanilmaz etkisiydi. Bizim ortaokulda yaptigimiz esprilerden tutun da kiyafetlerimize kadar hepsi Bilkent'te hala hakimdi. Bilsem o esprilere zamaninda o kadar gulmez, kotayi bugunlere de saklardim vallahi. Iste bu husustaki donusumum Darwin'i utandirircasina eskilere donerek oldu. Yani tamam 90'larin cocugu olarak 90'larin sarkilariyla hala eglenebilmem dunyanin her yerinde normaldir ama ayni sey kiratsiye urunlerinde de gecerli olmamali yahu. Kapitalizm adamim, onlari coktan tuketmis olmaliydik biz ya!

Ikinci buyuk donusum sosyal yasam bazinda oldu. Yani ben ilkokuldayken bile haftasonu geldi mi gece 2'den once uyumazdim. Ortaokuldayken gun fark etmeksizin arkadaslari toplayip sokakta, herhangi bir mekanin dekorasyonu altinda olmadan alkol tuketerek ya da tuketmeyerek eglenmenin doruklarinda yasardik biz. Havasindan mi suyundan mi bilmem burada apartman golgelerinde, sokak koselerinde icilmiyor. Yani icilebilmesi gereken Bestekar'da bile teyzenin biri cama cikip cirlayabiliyor. Oysa Ankara'da insanlar mekanlara cok bagimli. Ozellikle de Bilkent'te. Insanlarin sosyallesebildigi en acik ortam evlerinin balkonlari. Eh biz de buna ayak uydurduk dogal olarak, neticesinde sosyallesme tek basina yapilabilen bir sey degil. Bu 5 senelik surec sonunda yazlikta sahilde kumlarin uzerinde oturamaz oldum. Uzuvlarim koreldi. Darwin buna ne derdi bilmiyorum ama onun da suruncemede kalacagi kesin.

Sosyallesme hayatima da ket vuran Bilkent, icraatlerini bir baska alanda, okul anlayisimda da degistirdi. Ozel okul sisteminin oncelikli olarak odev, proje ve sunumlara dayali oldugunu, boylelikle daha presentabl insan yetistirildigini hali hazirda Bilkent'ten onceki egitim hayatimda da gormustum. Bu kadar buyuk capta olmasa da okuma odevleriyle daha once de hasir nesir oldum. Bir term papera benzemese de daha once de yuklu odevler hazirladim. Ancak tum bunlari yaparken hak ettigim notu da aldim ben. Hocalarim da beni daha yakindan tanidilar. Hatta diyebilirim ki 12 sene ayni kampuste okuyunca cok yavsak iliskilere de sahip oldum hocalarimla. Ama bunlar disariya cikip hocalarla 2 tek atmaktan da oteye gecmedi. Burdaysa durum baya farkli, yani ogrencilerle ogrenciler arasindaki romantik iliskileri degil hocalarla ogrenciler arasindaki romantik iliskileri takip eder olduk. Sunum yapmak icin tahtaya ciktigimda x hocanin gozdesiyle nasil flort ettigini gormekten gina geldi arkadasim. Beraberinde gelen spekulatif soylemler de cabasi. Yani ben hocalarimin nisanlilariyla, kocalariyla yasadiklari sorunlari cok dinlemistim ama, hocalarima o arabayi hangi fakultenin ogrencisi idiotun aldigini hic dinlememistim acikcasi.

Butun bu edinimlerin olumlu katkisi da oldu tabii. Burada bir nevi "Sex and the City" hayati yasarken, masumlasmak ve ozumu bulabilmek adina aileme sigindim. Hic bu kadar yakin olmamistim onlara. Onlara goreyse hic bu kadar akli basinda gozukmemistim. Allah razi olsun demeden gecemeyecegim.

Ha bir katkisi da siyasi goruslerime oldu. Belki de okudugum bolumun de etkisi buyuktur ama ben hic bu kadar farkli goruslere sahip adami ayni ortamdan keyif alirken gormemistim. Yani 70'lerin sonunda yasasak birbirini satirla bicecek zekaya ve goruse sahip adamlar Coffee Break'de kolkola oturabiliyorlar. Bunun beynimdeki hosgoru bolgesinde salgilanan hormon seviyesine olan katkisini hayatta yadsiyamam. Neticesinde Bilkent'in kucuk bir prototipi olan bir okuldan da gelsem, en az 7-8 yil boyunca ayni ortamda egitilip ehlilestirilmenin bir sonucu olarak, cevremdeki herkesin cekirdegi ayniydi, sadece karakterler bunu ifade etme bicimimizi degistiriyordu. Burada cekirdekler farkli, ifade bicimleriyse oldukca medeniydi. Yani en azindan turk standartlarinin uzerindeydi. Ayrica, okulumun bana sundugu isinin ehli egitimciler sayesinde de sadece teoriyi degil birinci agizdan anektodlarla pratigi de ogrendim. "Van minut"le dalga gecerken sadece ingilizce konusabilme yetileri degil, ayni zamanda diplomasinin nasil olmasi gerektigine dair edindigim fikir de baya baya baskindi. Tabii kendi gorus ve ideolojilerimi de gelistirdigimi eklemeden gecemeyecegim. Okulda verilen felsefe bazli siyasi egitim sagolsun insan birbirinin kopyasi fikirlerden daha kolay siyrilip kendi hayal gucunu kagida dokebiliyor.

Bunlarin disinda elbette benim de bir ask hayatim oldu, ki kendisi baya parabolik bir grafige de sahip-ti. Bilkent'in ayaklarima sundugu secim sansi ve ogretilmis caresizlikten baska bir sey olmayan maymun istahliligim olmasa bugun bulabildigimi gene bulabilir miydim bilemiyorum. Kader, kismet, mukadderat edebiyati pek bana gore degil. Yolumu bu yonde cizmeseydim bu durakta bu kadar uzun sure kalamazdim sanirim. Yolum Bilkent'ten, Ankara'dan gecmeseydi ve hatta arada Amerika'ya dusmeseydi kesinlikle bulamazdim, bulsam bile sehir farkindan oturu ilgilenmezdim bundan adim gibi eminim. Ama iyi ki ilgilenmisim ve iyi ki yolumu bu sekilde cizmisim. Ve hatta bu yolda yururken takildigim taslara bile iyi ki takilmisim diyorum zira bu kadar sorun yasayip hala japon bilim adamlarini bile kiskandirircasina bu kadar guzel kenetlenmis bir cift olamazdik.

Ve iste butun bu anlattiklarimin neticesinde degistim, degistik, degistirildik. Bana simdilik iyi olmus gibi geliyor. Ama eger ki profesyonel yasama adim atip Buyukdere Caddesi'nde oradan oraya kosusturan biri oldugumda canim yanarsa, canina okurum Bilkent! Haberin olsun!


06 Nisan 2009 Pazartesi, Ankara

Hiç yorum yok: